bugün

entry'ler (1730)

fenerbahçe

başkanlık makamı ve yönetimi maksimum düzcespor başkanı olabilecek vizyonda diktatör ve haklısın başkanımcı şakşakçılarca işgal edilmiş, kurumsallık dedikçe, daha beter batıran beceriksizlerin oyuncağı olmuş canım takımım.
elbet sizi kaçamayacağınız deliğe sokacağımız günler yakındır.
sokağa çıkamayacak hale geleceğiniz günleri, sürünerek gebereceğiniz günleri gösterir inşallah rabbim.

anneyi düşününce gözlerin dolması

vakti zamanında anneye, anneliğini yeterince hissetirememiş bir evladın vicdan azabı duymasıdır biraz da. sağlığında el üstünde tutulmayı hakeden dünyanın en değerli varlığının kıymetini bilememiş olmanın da pişmanlığıdır. üniversiteye gidene kadar farkında değildim annemin kıymetinin. 9 ay karnında taşımayı ve büyütmeyi o kadar küçümsüyordum ki. babaocağından ayrılıp, üniversite için başka bir şehre gittiğim günün sabahında bir ağaç dibinde kuru puaça ile çayımı içerken farkettim, 17 senede nasıl bir ahmaklık ve gerizekalılık yaptığımı.
yaz-kış her sabah çocuğundan erken kalkıp kahvaltı hazırlamak, okuldan dönünce o huysuz,sevimsiz çocuğun şımarıklığına güleryüzle tahammül edebilmek gerizekalı bir erkeğin bilebileceği hisler değilmiş.
aklımın başıma geldiğini farkettiğim günden beri annem ve annemle yaşadığım diyaloglarım aklıma her geldiğinde gözlerim dolar. hele de hastalığının onu erittiği zamanlarda yanında olamamış olmaktan dolayı kendimden ve yaşadığım her andan nefret eder oldum.
bi gün neydi yine saçma sapan bi şekilde hasta olmuştum, serum takmışlardı, eve getirdiler, beni uyuttu ve kendisi sabaha kadar uyumamış, olur ya serum biter de kolum şişer diye.
bu da benim vicdan azabından ölmem için yeterli bir sebep zaten.
annesi sağ olanlar kıymetini bilsin.

bir alex değil

pumanın ürettiği sweet'ini neredeyse hiç bir internet sitesinde bulamadığım slogandır. *

aziz yıldırım

fenerbahçe takımının spor salonunda, taraftar tribününe, fenerbahçe taraftarını, tribüncüsünü almama emri vermiş çapsız.
kiminle dans ettiğini, kime savaş açtığını bilmiyor, düzcespor vizyonlu, sömürgeci, menfaatperest adam.
sonun yaklaşıyor, hazırla kendini aziz.
görsel

12numara org

aziz yıldırım yalaması, saray soytarısı puştların otağı.
fenerbahçe ismini kendine kalkan yapmış soysuzların zırvaladığı sözde taraftar, özde köpek uğultusu site. Fenerbahçe ismini, azizin adından küçük harflerle yazan haysiyetsizler.
görsel

başbakanın bekar gençlere evlenin tavsiyesi

bugün 10 yıllık bir arkadaşımın düğününe katıldım.hem burada, hem de memleketinde düğün yapıyorlarmış.
buradaki düğün salonunu, 2.500 TL ye tutmuşlar, memleketteki 12.000 TL imiş.
gelinlikti, damatlıktı,ev eşyasıydı derken 20.000 TL de onlar için lazım.
ıvır zıvır bi sürü yancı masrafları da üzerine ekledin mi, en az 40.000 TL cash paraya ihtiyaç var evlenmek için.
daha kirayı, faturaları, mutfak masrafını saymadım bile.
ha bir de devletimiz sağolsun, üniversitedeki kredinin geri ödemesini istiyor, 15.000 TL de onun borcu.
bir de sana zahmet, bu kadar şey arasında, gel ömründen en az 6 ayını bom bok etmek için, askere alayım seni diyor.

siz şu lafı seversiniz:
bekara karı boşamak kolay zaten başbakanım dedirten tavsiyedir...

onur tan

kurtlar vadisi pusunun en hatırı sayılır bölümlerinde, farkını hissettiren yönetmen.
dizide bariz bir yönetmen istikrarsızlığı var.
geçen sene onur tan çok uzun süre, harika bölümler çekmişti, bu yılın başında yine onunla devam edileceğini umuyorken, yanıldım.
fiyat, prensipler, senaryoya müdahele midir, sebebi nedir bilinmez ama onur tan farkını hissettiriyorken iki tarafın da birbirini kırmadan bu işi haftalık sadece tek bir zevki olanların hatırına sağlıkla yürütmelerinde fayda var.

kurtlar vadisi pusu

az önce izlediğim kadarıyla, 173. bölümünde bazı reel kişileri oldukça somut tarif etmekten çekinmediklerini gözlemlediğim dizi.
10. sezon itibariyle, dizideki hayali ihtiyar heyetinin üyelerinden, tekerlekli sandalyeli olanının ciddi ciddi ilber ortaylıyı karakterize ettiğini düşünmeye başladım.
daha önce ufak bi ipucu vardı şimdi hatırlayamadığım, ama bu bölümde, kendisine verilen boşnak korumasıyla konuşmasında, tatar olduğunu, göçle geldiğini falan söyledi.
öyle 2. tarifi de izleyince, onu ima ettiklerini düşünmeye başladım.
doğru ya da kuruntu bilemiyorum. öyle aklıma esti. yazayım istedim.

moussa sow

fenerbahçe forması giyen son 20 yıldaki izlediğim en iyi,en klas forvet.

pkk lı annesi

çocuğu öldüyse, kafir olarak ölen evladının günahından sorumlu olandır.
çocuğu yaşıyorsa, canını,malını,mülkünü her şeyini feda edip, evladını kafir olarak ölmekten kurtarsın.
eğer gerçekten bir anneyse.
ve evladına yüreği yanıyorsa.
çocuğuna söz geçiremeyecekse, anne hakkını bilmeyecek bir evlat yetiştirdiyse veyl olsun ikisine de.
yazık.

kurtlar vadisi pusu

epeydir yayınlandığı gün izlemektense, diziizle.yazete.com adresinden reklamsız, durmaksızın izlediğim dizi.
8 kasım 2012'de yayınlanan 169. bölümü, kanaatimce, kurtlar vadisi serisinin en güzel bir kaç bölümünden biridir.
özellikle son 20 dk'sını çok beğendim.
hele bir de, diziyi izlediğim sitede, facebooktan yapılmış şu efsane yorumu,kehaneti görünce daha bir heyecanlandım *
görsel
gerçektir,abartıdır bilemem, ama bu çocuğun kehaneti tutarsa, bu çocuğun komploculuğu,analizciliği mutlaka ama mutlaka değerlendirilmelidir.
facebook hesabım olmadığından kontrol edemedim bilgilerini ama tek kare resimden göründüğü kadarıyla, yaşı en fazla 17 gibi duran, yani dizi yayınlanmaya başladığında henüz 7 yaşında olan bir çocuğa benziyor.
vallahi helal olsun diyorum.
ilerleyen bölümleri heyecanla bekleyeceğim, ola ki kehanet tutarsa diye.

üniversiteli olmak

(bkz: güneydoğuda üniversiteli olmak)
(bkz: #17398784)

papazın çayırı

(bkz: #12356077)
vakti zamanında hakkında şöyle bir entry girdiğim, ama hayatımda yaşadığım en büyük aldatılmışlık hissini bana yaşatan, zerre kadar utanma duygusu olmayan şöhretli bir zavallının da yazarlığını yaptığı blog.
bugün yaşadığım duygular ise budur:
(bkz: #17389039)

not:blogun diğer yazarlarını, sadece bir parçacık ayırıyorum.

aethewulf

papazın çayırı blogunun kullanıcılarından bir tanesi.
ağızlarına orospu sakızı gibi lastik ettikleri 3 temmuz 2011 sürecinden beri, kendince aziz yıldırım üzerinden fenerbahçe müdafiliği yapmaya çalışmıştır.
o tarihlerde fenerbahçeyi savunuyormuş gibi yaparken, aziz yıldırıma cansiperane destek olduğunu gördüğümüzde, kurumu temsil edeni savunuyor falan filan zannediyorduk.
neyse süreç ilerledikçe ve aziz yıldırım'ın beni konuşturmayın palavralarının altından rezil kokular geldikçe, internet mecrasında fenerbahçeyi savunuyormuş gibi yapan puştların, aslında başkan dedikleri şahsın ne bok yediğini bildikleri, ve bu bok yemelerini örtmek için, fenerbahçe taraftarını manipüle ettiklerini günler, haftalar, aylar geçtikçe hepimiz öğrendik.
velhasılı kelam,
bu aethewulf denilen adam, aynı anda hem meletos hem sokratı oyanayacak derecede söz kabiliyetine* sahiptir.
hem sosyalist, hem kompredor burjuva avukatlığı yapabilecek derecede yeteneklidir.
bir yandan "alın kupalar sizin olsun, yaşadığımız duygulara dokunmayın" diye duygu sömürgeciliği yaparken, bir yandan da çok sevdiği,koşulsuz biat ettiği başkanı!, alex'i vatan haini gibi takımdan gönderirken, sus pus olup, "bazen iş ilişkilerinde böyle ayrılıklar olabiliyor, taraflar anlaşamayınca, teşekkür edip birlikteliklerine son verebiliyorlar." diyecek kadar hababam sınıfının kapitalist, ruhsuz, duygusuz müdürüne bürünebiliyor.
ortaçağda yaşasaydı hem afrikalı şeker işçilerinin hakkını savunuyormuş yapıp, hem de sömürgeci avrupa feodalizminin konsiliyeri olabilecek derecede esnek bir adam.

o kadar daldan dala konup, 10larca kimliğe büründün ki;
türkiyede dans, tiyatro, kahpelik, şeytanlık okulları açılsa mutlaka ama mutlaka ceo'su yapılması gereken adamdır!

edit: beni bu noktaya getiren son damlanın fotoğrafını koymayı unutmuşum.
http://instagram.com/p/RkFqUTje_k/

two and a half men

(bkz: #17263287)
sophie winklemanden etkilenmem neticesinde 9.sezonundan itibaren izlemeye başladığım ama senaristlerin puştluğu mudur, amerikalıların dejenere yaşam şeklinden midir nedense, kadın walden'ın evlenme teklifini kabul etmeyip, bir anda ortada hiç ama hiç birşey yokken,başka biri var demesinden sonra soğuduğum dizi.
resmen 10.sezonu yarıda kalsın diye beddua ettiğim, hemen önümüzdeki hafta yayından kalksın diye dilediğim dizidir artık.
bu kadar aptalca bir senaryo geçişi olamaz.
evet boktan bir sitcom'a fazla değer atfetmiş olabilirim ancak, beni çeken, işlenmeye başlanan konu, işte amerikalıların dejenere one night stand'ini terkedip, düzenli bir hayat kurmayı isteyenlerin hikayesiydi.
bu hayal kırıklığını uyuşturucu müptelası hayvanoğlu hayvan senaristlerin azıcık dumanlı kafa hali yüzünden yaşadıysam, iyice terkederim bu dizi tutkunluğunu falan filan.

ankara üniversitesi ndeki 8 ülkücü

devrimci teröristlerin kancık olduğunu ispatlayan 8 tane deli yürek.

two and a half men

9.sezon 9.bölümde diziye giren londralı kadının hayatımda izlediğim en tatlı tv karakteri olduğu dizi.

yazarların gelecekteki hedefleri

uluslararası ilişkiler doktorası yapmak.

türk sinemasında gelmiş geçmiş en iyi erkek oyuncu

en doğal ağlayabilen erkektir.
erkekler için ağlamak bir dert, içten ağlamak bir başka derttir. bunu başarbilen en iyisidir.

bal rengi göz

tartışmasız karşı cinste beni en etkileyen organdır.
işin garibi bu göz renginden hayatımda hepi topu 3-5 kişide görmem.
bir tanesi benden 6 yaş büyük bekar bir hanımdı , 1 tanesi de benden 2 yaş büyük evli bir hanımdı. daha başka gördüklerim de sokakta,otobüste, mahallede falan gördüğüm ve hayatımda belki de bir daha göremeyeceğim kimselerdi.
eş seçiminde tabii ki önceliğim suret değil ama, suret konusunda bir hakkım olsaydı, ilk ve belki de tek isteyeceğim özellik bu olurdu.
öyle ki bakmaya doyamam, kaybolup gidebilirim içinde...